27 Haziran 2010 Pazar

Hoşgeldiniz :)

Yb7dekilerle buluşmanın en güzel yanı, araya ne kadar zaman girmiş olursa olsun, sanki daha dün birlikteymişsiniz gibi hissetmek sanırım.

17 Mart 2010 Çarşamba

bir alet düzelir, bir diğeri bozulur..

Ben demiştim, "azcık bekleyin, kendi kendine düzelecek" diye. Benim telefonumu benden iyi mi tanıyacaklar? Komik tarafı, ev telefonunu o kadar kullanmıyordum ki, biri yanlışlıkla İbrahim Bey'i aramasaydı telefonun tekrar düzeldiğinden haberim olmacayacaktı. "Tekrar" diyorum, çünkü daha önce de kendi kendine bozulup kendi kendine düzelmişti. Kısmet.

Kötü tarafı sanırım evdeki teknolojik aletlerde garip bir sirkülasyon var. Biri düzeliyor diğeri bozuluyor. Sabah sabah çamaşır makinasının çalışmayışıyla deliye döndüm. Malum, ders çalışmamak için fazla bahanem olmuyor ve en eğleceli(!)sini kaybettiğimi farketmek hoşuma gitmedi. Şimdilik kullanacak kıyafetim kalmayana kadar telefon gibi kendi kendine düzelmesini bekleyeceğim sanırım. Evimdeki mistik güce güveniyorum.

Ne demiş ecnebiler?

If it's green, it's biology, If it stinks, it's chemistry, If it has numbers, it's math, If it doesn't work, it's technology.

Esen kalın.

7 Mart 2010 Pazar

bismillah.

"allah_cc has requested to follow your tweets on Twitter! "

2 Mart 2010 Salı

bored to death.

Sürekli ödevim olması durumundan gerçekten sıkıldım artık.

28 Şubat 2010 Pazar

Bu haftasonuna dair.

Artık eskisi kadar keyif vermiyor yb7 buluşmaları. Amerikaya gidenler nedeniyle nufüsün azalması mı yoksa artık kimsenin cuma akşamını yb7ye ayıracak kadar hazırlığı özlememesi mi neden bilmiyorum ama vapurda 5 kişi tsm söyleyerek kıtalar arası seyahat etmeyi özlemiyorum desem yalan olur. Sanırım herkes daha kendi halinde artık. Kendi yeni sınıflarıyla, bölümleriyle mutlu mesut geçinip gidiyor. Hazırlığı hâlâ özleyen bir ben varım sanki. Kısmet. Zaten yakında öyle bir zaman gelicek ki herkes Amerikaya gitmiş olacak. Ben bile. Üst katta Orhan'ın arkadaşları olmasaydı, "üzerimin leş gibi sigara kokmuş olmasına değmedi" diyebilirdim. (Bu barların "parası neyse veririz, yeter ki müşteri sigarasını içsin" tavrından nefret ediyorum. Ertesi sabah kalktığımda kendi kokumdan tiksinmeyi hiç özlememişim.)


Bişeyler daha yazıcaktım ama unuttum sinirimden. Neyse.



Bir de dün akşam Troya izledik. Gerçekten çok başarılıydı. Koreografi, kostümler(olsa da giysem, o derece) ve savaş saheleri şahaneydi. Denizi tasvir edişleri, kılıçlardan çıkan kıvılcımlar ve amazon kadınları özellikle ilk aklımda kalanlar.. Şiddetle tavsiye ederim. Fırsatınız olursa mutlaka izleyin, izlettirin.


Sunuç olarak, ödev zamanım gelmiştir.


Hasta la vista !

21 Şubat 2010 Pazar

I'm too old for this shit.

Gecen hafta önümdeki 3 haftasonumun da dolu olduğunu farkettiğimde evde bayık bayık oturarak geçen bir dönemin sonlamış olduğununun farkındalığı mutlu etmişti beni. Fakat dün bu farkındalığın sadece bir ilüzyondan ibaret olduğunu anladım. Biliyorum ki dünkü konseri yarım bırakıp çıkmamın nedeni sadece artık ayakta durmaya katlanamıyor olmam değildi. Bütün gün temizlik yapıp öncesinde Star Wars Force Gathering Party'ye(oraya birazdan gelicez) gitmiş olmam da değildi. Sahneye yakın olmak, hoplayıp zıplamak, bağırmak ve yanlışlıkla üzerime içkisini döken insanlar artık pek de çekici gelmiyor sanırım. Dün önümdeki liseli ya da kendini liseli hisseden genç güruhun üstüme zıplamak süretiyle eğlenmeleri ya da yanımızdaki sarhoş kızın erkek arkadaşımı taciz etmeye çalışırken elinin benim eteğime kayması filan konser anında kendimi durmadan gençlere bık bıklayan teyzeler gibi hissetmeme neden oldu açıkçası. Ya artık bu işler için yaşlıyım, ya da böyle ortamlara girince ona buna burun kıvırmadan eğlenebilmek için gerekli alkolü almamıştım.

Star Wars olayına gelince, tüm çabalarıma rağmen force'a karşı gelemeyip bu ortama dahil olmak durumunda kaldım. Bir şekilde orada olmam gerekiyormuş demek. Tam tahmin ettiğim gibi ışın kılıcını kapan gelmişti. Ama sahnede iki tane göbek atan kızı elleyerek dans eden Dart Vader ile nasıl Star Wars ambiansı sağlandı orasını anlamadım. Ayrıca İskoçyalı Obi-Wan Kenobi'nin hastası olduk. Ve söylemeden edemeyeceğim, R2-D2suz, Chewbaccasız bu sözde Star Wars partisinde, ben bile Yoda diye çıkardıkları adamdan daha çok benziyordum Yoda'ya. En azından ondan daha kısa, daha tombul ve daha yeşildim :)

Ama tabi ki eğlendim. Her şeye rağmen dün gece tüm yorgunluğuma değdi. Bugünkü tiyatroya gitmeme kararımdan da çok memnunum zira bugün bu yorgunlukla bırak Nişantaşına gitmeyi, markete bile gidemedim.

Her neyse, may the force be with you diyor, bir sonraki etkinlik eleştirimde sizlerle tekrar buluşmayı dört gözle bekliyorum sayılı sevgili okurlarım.

Not: Eğer uslu bir çocuk olursanız, belki Obi-Wan ile fotoğrafımı bile görebilirsiniz !

13 Şubat 2010 Cumartesi

Hayat dersi no:6

Mantık sadece iyi gün dostudur. Bazen ondan uzak durmanız gerekebilir.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Diş çıkması

20lik diş sendromundayım blog. Sabah yanağımı ısırarak uyandım, şimdi de yeni çıkan dişin ortasında kalan diş eti parçasının kopma mücadelesine dilimle destek veriyorum. Bu işin sonu ne olur bilemem ama acı ve ağrıdan çok, rahatsız edici bir süreç olacağı kesin.

Ayrıca ufacık çeneme bu sığdı diyelim, diğer 3 diş ne olacak?

"...sığar mı ismail? sığar mı burak? sığar mı atalay? sığar mı? cevap verin şimdi !"