18 Ağustos 2009 Salı

Hayat dersi no:2

Yaz gelir, "Sıcaktan bunaldım, yapacak işim yok, kış gelse şöyle serin serin de okula gitsek" deriz. Kış gelir, "Derslerden bunladım, burnum donuyor, kulaklarım kırılacak birazdan, yaz gelse de deniz, güneş, kum oooh" deriz. Baya büyük bi' klişedir bu. Doğa ana ne yapsa yaranamaz insanoğluna.

Bana gelince, bu klişeyi ben de çok yaparım. Hiç memnun olmam, huyum kurusun. Ama yazları sevmememin ekstra bir nedeni daha var:

"Nisan mayıs ayları, gevşer gönül yayları" sorunsalı!

İddia ediyorum; bu bence doğa ananın bi' türlü sevgili sahibi olamayan bahtsızlara attığı adi bir kazıktır!

Yani uzaylı filan olup da havaların ısındığınıı hissetmiyor bile olsam, sevgilisi olan arkadaş sayımdaki artıştan, arkadaşlarımın "sürekli" hale gelmiş kontör sıkıntılarından, arayıp soranın azalmasından ya da en bariz yöntem olan Facebook'ta değişen relationship status artışından, "in love" iletilerinden filan anlardım yazın geldiğini! Hiç bir genelleme bu kadar bariz değildir kanımca.

Önce bahar aylarından kendini hissettirir bu durum. Her daim arayıp soran arkadaşlarım "Ya kontorüm yok da bi' arasana" diye mesaj atmaya başlarlar. Sonra hiç arayıp sormadıkları için sitem ederim, "Ya kontorüm yoktu da ondan arayamadım" yanıtını alırım. Yaz aylarında, bütün kontorler sevgliler için vardır çünkü. Yaz ayıysa ve arkadaşımın kontör sıkıntısı tuhaf boyutlara ulaştıysa bilirim ki ya bir sevgilsi olmuştur, ya da olmak üzeredir! (Ya da zaten vardır, biliyorumdur da.) Neyse, gün gelir, sevgili kamuoyuna açıklanır, genelde facebookta relationship status değişir, takiben "what's on your mind?" kısmında romantik kelimeler, hatta bazen şarkı sözleri görürüz.. Teker teker çoğu arkadaşımızı bu salgında geçici olarak kaybederiz..

Yaz aylarında karınlardaki kelebek sayısındaki artışın bana giren çıkan bir tarafı yok aslında, isteyen istediği kadar aşık olsun, bana ne. Ama bu noktadan sonra iki önemli husus vardır sinir olduğum. Birincisi, yazın gelmesiyle birlikte "Ee senin sevgilin yok mu? Aa neden?"diye soran insan sayısındaki artıştır. Yes, I'm single. What's your point? demek gelir içimden. Ama "kısmet" der geçerim genelde. En son bi' arkadaşımın annesi de aynı soruyu sorunca bardağım taştı sanırım. İkincisi de, hayatta en sinir olduğum şey, sevgilisi olunca arayıp sormayan, aramalarımı açmayıp, geri de dönmeyen ve buna bahane olarak "Kontorüm yoktu canım yaa" diyen arkadaşlardır. Bu tipler sevgililerinden ayrılınca birden kontörleri olur ve aşık dönemlerinde unuttukları arkadaşları birden akıllarına gelir. Sonra teselli edersin. Sonra yine sevgilileri olur, uyarırsın ama fayda etmez. Birkaç ay sonra yine ağlayarak arayacaklardır.

Şükürler olsun ki sevgilisi olduğunda onu hayatının merkezi yapmayan arkadaşlarım da mevcut da, ayrımı yapabiliyorum.
İyi arkadaş sevgilisi olduğunda belli olur. Bilginize.

Foto: Bu fotoğrafı çektiğim günü hatırlayanlar elime mum diksin. Hani garson çocuk bana yazıyor diye dalga geçmiştik. Hani garson kız masalara konulan iki "rezerve" yazısını arka ceplerine paylaştırmıştı. Aklıma geldi, gülümsedim. Perşembe benim için de eğlenin.

2 yorum: