30 Temmuz 2009 Perşembe

"Boş insan" memleketimde!

Kaş'a, Kemer'e, Fethiye'ye gidip de yanıma uğramayanlar utansın!
Peh.

(Buraya Süleyman Demirel heykelinin önünde bir Orhan resmi yaraşırdı halbuki..)

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Vizyonumuz dünyayla yarışmaktı; yarıştık, yarışıyoruz.

Evet, şu dakikalarda Facebook'ta benim lisemden mezun olup da şahane lisemizin okullarda kayıt döneminde "bağış" adı altında toplanan parayı velilere taksit olarak ödettiğini anlatan Radikal haberini paylaşmayanı dövüyorlar. Ben de bu riski alıp facebookta link paylaşmak yerine olayı bloguma yansıtıyorum.

Lisemi ne kadar çok sevdiğimi önceki yazılarımdan birinde belirtmiştim. Yolu er ya da geç benim okuluma düşmüş öğrenciler bilirler ki, güzide okulumun koridorlarının her köşesinde bir başka 'basından' köşesi bulunmaktadır. Bu 'basından' köşesi, "Fen lisesi bu yıl da öss'de rekora koştu", "Fen lisesinden bu yıl da zibilyon tane tıp çıktı", "Fen lisesi tubitak'ı sildi süpürdü", "Mehmet kimyayı sevdi, mehmet beni sevdi, mehmet beni babasından çok sevdi yahu!" gibi abartılmış haberlerle süslüdür.(Tamam tamam, son cümle müdürümüzden alıntıdır, ama bu laf biryerlerde kendisinin bir roportajında filan geçmiş olabilir, neden olmasın, belki vardır bile köşede, şaşırmam)

Buradan sevgili eski okul müdürüme sesleniyorum. Okulumuzu en iyi anlatan haberlerden biri olan bu haberi de köşemizde görmekten gurur duyarız. Sevgiler.

Not: Tercih dönemi bitti mi bilmiyorum ama, eminim 2. ya da 3. tercih döneminde benim yaptığım hatayı yapıp bu okula geçme uğraşı içine girenler olacaktır. Gün gelir de sbszedelerden biri bu blogu okursa, burdan ona da sesleniyorum. Aklın varsa kaç yiğenim.

28 Temmuz 2009 Salı

Ehliyet, sen mi büyüksün ben mi?

Şimdi hayatımda olduğundan pek de haberdar olmadığın/m bir şeyden bahsedeceğim. Ehliyet kursu. Evet. Kendisine bir heves yazıldım filan ama her hayatıma friend request gönderişinde ignore etmekten vazgeçmiyorum. En son bugün aklıma geldi, 24 temmuza kadar sınav ücretini yatırmamız gerektiğini, aksi takdirde sınava giremeyeceğmizi belirten bir mesaj almıştım bi' ara sürücü kursumdan. "Hallederiz" diyip kapamıştım mesajı, artık ne işim vardıysa o anda bu konuda bişeyler yapmamı engelleyen.. Sonra bugünün 28 temmuz oluşunu hatırlamamla birlikte eteklerim tutuştu. Araya tatil matil de girince baya bi' unutmuşum telaştan. Aradım kursu, böyle böyle dedim, "Sen yatır sistem açık hala" dediler, "Oh" dedim.

Bir yandan da bu ehliyet kursu Haziran'da başladı ve devam etmekteydi ama gitmişliğim yok denecek kadar azdı. Birkaç kez gideyim dedim, ispanyolca kursunun olmadığı günlerde yani.. Trafik derslerinde baya kitabın aynısı müthiş bir sıkıcılıkla anlatılıyor, daha da gelmem dedim çıktım. Motor derslerine gittim, onda da suçu adama atmak istemiyorum, büyük bir heyecanla anlatıyordu kendisi ama ben dinleyemiyordum. Baya dinleyemedim yani, çok çabaladım olmadı. Çalışır, öğrenirim dedim.. Neyse işte öyle arada uğrarım filan diye düşünüyorum ben.. İspanyolcaya gidiyorum, tatile gidiyorum filan.. Ehliyet kursu ne zaman gitsem orda çünkü, haftanın beş günü, canım istediğinde giderim, elimin kiri, peh havalarındayım. Bugün de dekont götürmek filan gerekiyordu, gitmişken bi' uğriyim derse, bakalım neler oluyor dedim. Kimseyi de tanımıyorum kursta, insanlar konuşuyor aralarında, ben "duruyorum". Sonra kızın biri "Eh, bugün de son gün.." demez mi? Tanıyorum tanımıyorum dinlemedim lönk diye daldım konuşmaya "Son gün mü?" diye. Evet, meğer son güne denk gelmişim. O da bir süper sıkıcı trafik dersiydi. Ama herkes beni mi gözetlemiştir nedir, herkesten ayrı bir laf geldi:

"Son gün mü?" diye sorduğum kız bana "Tabi sen bi' başına bi' sonuna geldin" dedi.
Trafik dersini veren adam da "Sen hiç gelmedin, bi' kere geldin heralde, küpenden tanıdım" dedi.
Kantinde, hiç muhabbet kurmadığım bi' çocukla aramda şöyle bir diyalog geçti:
Çocuk - Sen cumartesi yeni kursiyerler için başlayan derslere gelicek misin?
Ben - Yok gitmem heralde, belki motorlara giderim.
Çocuk - Diğerlerini çok biliyorsun heralde.
Kardeşim ehliyet kursu değil miydi bu? Heralde yeryüzünde ehliyet kursuna sürekli devam eden tek sınıf benim ehliyet sınıfımdır. Yeni ehliyet alan herkes "Ben bi' kere bile gitmedim kursa" ya da "Bi' kere gittim işte, o da kayıt için" ya da "Ehliyetim var ama bilmiyorum ki kullanmayı" filan diyor. Hayır yani, aynısı kitapta olan konuları bu sıcakta 2432534 farklı ter kokusunun içinde uyuz hocaların ağızlarından dinlemedim diye niye bu kadar aşağılanıyorum anlamadım. Bi' de bir sonraki döneme filan gidicekmiş bu insanlar, zaten hiç bir dersi kaçırmamışlar ki, ne zaman gitsem ağzına kadar doluydu sınıf. Aynı sıkıcı konular ikinci baskı olarak dinlenir mi yahu? Deli misiniz? Öss'ye hazılanmıyoruz, her sınavda aynı soruların çıktığı, hepsi hepsi 17 saatlik bir kursun yeterli olduğu dandirik bir ehliyet sınavı yani.
İnsanların işi gücü yok anacım.
(Benim çok var da)
Not: Şimdi ben böyle saydırdım ya bu sınava, gör bak kesin geçemicem. Mosmor kalıcam. Geçemezsem yazmam yalnız buraya, söyliyim.

26 Temmuz 2009 Pazar

"Rus kızları gitsin, yerine de kimse gelmesin!" kampanyası

Evet aynen böyle. Hayır uzun bacaklı, sarışın, güzel bronzlaşmış, manken gibi rus hanımlarına oldum olası gıcığımdır zaten. Her tatilde olduğu gibi bu tatilde de nerede hem sarışın hem de yakışıklı olan nadir rus erkeklerinden görsem, ya uzun bacaklı, sarışın, güzel bronzlaşmış, manken gibi bir rus kızı tarafından kapılmıştı, ya da uzun bacaklı, kumral, güzel bronzlaşmış, manken gibi bir rus kız tarafından kapılmak üzereydi. Bense 19 yaşında olmama rağmen, Türk-yabancı farketmez herkesin Rusça konuşmaya çalıştığı ve barmenlerin alkollü içecek istediğimde yaşımı sorduğu malzemesinden(boy) çalınmış bir ergen rus kızı gibiydim. Bu arada bu rus milleti dil konusunda Türklerden ve Fransızlardan farksız. Dillerini anlamadığımı, ingilizce konuşmaları gerektiğini söylediğimde aynı şekilde konuşmaya devam ediyorlar, aynı diyalogların 3. kez yaşanmasından sonra da "haraşo haraşo" diyip gidiyorlar. Anlamsız.

Bu sene gezmeyi sevmeyen, tatil anlayışı bir tatil köyüne kapanıp yüzmek, uyumak ve yemek yemek olan babam bile bu tatil anlayışından sıkıldığını itiraf etti. "Seneye çadır alıyoruz" bile dedi ama nasıl yalan olacak belli değil. Kısmet bakalım.

Dün gece de Ozan ile plaj partisinde dans ettim. Bu konuda fazla söze gerek yok diye düşünmekteyim, zira kendisi dansıyla Korhan'ı bile büyülemiş(!) bir insan. Ama tatilin en güzel detayı midyeyle kavuşmamızdı sanırım. Bir süre krizlerimi dindirir diye umuyorum bu karşılaşma.

Yalnız hava nasıl sıcak belli değil. Bunu özellikle saat 2'de, toz duman, hiç bir gölgenin olmadığı bir yolda arabamızın lastiği patladığında ve yedek lastiğimiz olmadığında fark ettim. Böyle terin damla damla akması olayını o an yaşadım. Ama tesadüfler işte, kimse açıklayamıyor ya, o esnada yoldan markası, modeli, hatta rengi bile bizimkiyle aynı olan ve 32 plaka bir arabanın ilerde durması ve bunun nedeninin kızlarının Ozan'ın okuldan arkadaşı olması olasılığı nedir ki? Şans işte, bu olay olmasa buharlaşıp havaya karışırdık heralde. O zaman dünya üzerinde bıraktığım iz bu kadar olmazdı belki de..
Not: Dünya üzerinde dedim ama o kadar küçük ki dünya üzerinde göstersem görmezdiniz. Türkiye üzerinde gösterdim ben de. Türkiye'nin dünya üzerindeki yeri için (bkz. google maps)

22 Temmuz 2009 Çarşamba

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım universe.

Aslında sanılanın aksine çok alışveriş meraklısı bir insan değilim. Sadece alışveriş moduna girdiğimde biraz gözüm dönüyor, hepsi bu. Yoksa normalde birşey almam gerekse, yani almak zorunda olsam, üşenmeyip kalkıp gidip almam o şeyi. Mesela eylül(adidaslarım) çok eskidi bu ara. Zaten cırt cırt sürekli ses çıkarıyor. Bi' yenilemek gerek. Beğendiğim yazlık bir model de var aslında. Gördüm yani var burada inanmazsın. Ama gidip de almıyorum. Yok. Zaten ben beğendim ya kesin ertesi gün satılmıştır o. Yeşil elbise maceram gibi. Geçenlerde yine siyah bir elbise beğenmiştim plajda filan giymelik. İki gün önce filandır en çok. Bugün gittim baktım, alıcam yani o kadar. Tabi ki bedeni kalmamıştı. Yani şanssızlığa inanmıyorum ama bir güç var bence. Olsun ben de morunu aldım. Daha güzel oldu hem. Hıh.

Tabi şimdi alışveriş moduma girince, ufukta da tatil olunca iki kot etek ve bir şort da almadan çıkamadım. Planlanmamıştı, ama pişman değilim. Yine olsa yine yaparım.

Bir de aradığım kitabı bulamadım tabi ki yine. "Sipariş edelim" filan dediler "Hıhı biliyorum ben sizin siparişinizi" dedim, başka bir kitap alıp çıktım.

Burada merdivenli okul yolundaki tartıcı beyefendiyle çok seviyeli bir ilişkimiz var. Ne zaman oradan geçsem(ki bazen günde çok kere olmak üzere her gün geçiyorum oradan) aramızda aynı diyalog geçiyor:

-Tartılmayı düşünür müsünüz?
+Yok sağolun.
-İyi günler.

Hiç değişmedi bu diyalog.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Hadi kızım kalk yerine yat

Evet yeni görevim bu. Evin "hadi kalk yerine yat"çısıyım bundan sonra. Annem 10.30da kanepede yerini alıyor zaten. "Anne uyuyacaksın, yerine yat bari" diyince de "buranın tadı başka ama" yanıtını alıyorum. Ozan da vampir dizisi izleyeceğim diye uzanıyor koltuğa.. Uzanış o uzanış.. Annem en azından uyandırınca yerine gidiyor. Ozan'ı bomba patlatsam kendine getiremiyorum..

HADİ OZAN KALK YERİNE YAT!

3 Temmuz 2009 Cuma

Demek böyle oluyormuş

İnsanların nasıl ev kızı olduğunu anladım ben. Boşluktanmış hep. Yapacak iş yok, napsınlar? Hele bir de lise terk filansa tabi şahane yemekler, temizlikler yapıcak. Şimdi bu yaz tatili geldi, beni de ispanyolca, diziler, kitaplar ve internet bir yere kadar oyaladı. Kendimi ev toplamaya, temizlemeye, gündüzleri yemek, akşamları türk kahvesi yapmaya verdim. Bugün de artık kendimi aşarak bir tencere yaprak sardım. Böyle ince uzun kalem gibi sardım bi' de ayıptır söylemesi. Yetenek böyle böyle gelişiyormuş.
(Çok güzel yemek yaparım. Selam ederim :P)

O değil de bulutlardan şekil çıkarmaca.
Tarafımdan bugün çekildi. Taze taze.