30 Haziran 2009 Salı

Hayat dersi no:1

Özür dilemeyi bilmeyen insanlardan uzak durmalı.

29 Haziran 2009 Pazartesi

Yarasa kol moda mı? Değilse de olacak mı?

Haftasonu anneannemde geçti sayılır. Bir anneanne klasiği olarak yine anneannenin uçsuz bucaksız, bir sonu olmadığından gerçekten şüphelenmeye başladığım sandığı talan edildi. Bir adet yarasa kol anneanne örgüsü kazakla iki adet cekete el kondu. Anneye zamanında sıfır beden olduğu için kızıldı. Annenin eski eteklerini denemeye cesaret bile edilemedi. Kendisinin evlendiğinde 42(yazıya kırk iki) kilo olduğu şaşkınlıkla hatırlandı.

Haftasonun bir kısmı ise bizim evi talan ederek geçirildi. Ben zaten bavulumu yerleştirirken dolabımdan birkaç poşet bir şeyler çıkarmıştım. Annem onları tek tek elden geçirdi. Annemlerin dolabına bakıldı, hayallerimdeki kadar sadeleştirme yapamasam da birhayli gelişme kaydettik. Ama dün en çok duyduğum cümlelerden birkaç tanesini paylamak istiyorum.

"Onu atmam o el emeğim."
"Onu ben söker bir daha örerim dursun."
"Onu giyiyorum ben, yani giyerim, giyicem yarın bak."
"Kızım o atılır mı anısı var onun!"

Bir de benim en çok kurduğum cümleler:
"Şimdi anne bunu en son ne zaman giydin?"
"Bak anne mantığımız şu, bir şeyi 2 yıldan fazla zaman giymemişsek, ihtiyacı olan biriyle paylaşıyoruz."
"Anne bu bi daha moda olmaz artık, olursa da alırız!"

Gardropta durum boyle. Ama ayakkabılıkta devrim yaptık diyebilirim. Ben bile zamanında bayıla bayıla giydiğim dünyanın en rahat ikinci spor ayakkabısına (en azından ben öyle hatırlıyorum) veda ettim. Annem de spor yapmadığını kabul edip yıllardır sakladığı 34 numara spor ayakkabılarla vedalaştı. Artık istese de yapamayacak, o kadar küçük numara spor ayakkabının ancak yere basınca ışık yanıp sönen versiyonunu bulabilir bundan sonra.

Ayırdıklarımızın bir kısmı atıldı, bir kısmı belediyeye, bir kısmı da kardeşimin kitaplarıyla birlikte çocuk yetiştirme yurduna bağışlandı bugün. Baya hafifledik ama daha düzenlenecek çok yer var. Annemlerin odasında baya eğleneceğimi tahmin ediyorum. Heyecanla beklemekteyim.

Spoiler------Odada gırgır var. ihih.

25 Haziran 2009 Perşembe

Eşşek kadar oldum

Dün itibariyle dünya üzerindeki 19uncu yılıma veda ettim ve 20den bir gün aldım. Daha önce de bahsetmiştim 2 ile başlayan yaş fobimden. Bir de Dilan'ın 17 yaşındaki kardeşi "Iyy iğreenç 20 mi? 2lilere geçtiniz artık iğğreeenç" diyince tekrar farkettim yaşlanışımı.

Peki 19. yaş ne demek?

Orhan ve 4. sınıftaki sınıf arkadaşlarının yazılarından oluşan kitaptaki konulardan biri de "18. yaşınızı/doğumgününüzü yazın"mış sanırım. Bir 4. snınıfa giden çocukların 18. yaş hayallerine baktım, bir de kendi 18. yaşıma baktım:

-Bi' kere hepsi ehliyet konusuna değinmiş. Eh, ben de bu konuda geç de olsa bir adım attım sonuçta.
-Herkeste bir Tatilya sevdası. 18 yaşında bile Konuşan Ağaç'tan masal dinlemek isteyenler.. Ben de hala popomun sığabildiği salıncak hayaliyle yaşıyorum.
-Biri kendi kazandığı parayla jeep alıyormuş 18 yaşında. Oldu canım.
-Erkekler hep babasının mesleğini devam ettirmek istiyor. Ben yeryüzünde babamın mesleğini devam ettirebilecek son insanım heralde.
-Birinin 18 yaşında dair tek amacı Öss'ye girip bilgisayar mühendisliğini kazanmakmış. Kazanma kısmını halletim, okuyorum, bakalım.
-Biri evlenip bir adet çocuk yapıp onu Avrupa'ya okumaya göndermek istemiş. Evlen benimle?
-Biri askerde teröristleri öldürmek istemiş. Hamam böceği öldüremiyorum ben daha.
-"Ertesi gün ehliyet sınavına gittim. Anneme söyledim. Annem de babama söylemiş" demiş biri. İşler hep böyle işliyor tabi, haklı. Ben de hala anneme söylüyorum, annem de babama söylüyor.

O yaşlarda benim 18. yaş hayalim neydi acaba.. Mesleği hatırlamam mümkün değil zira gömlek değiştirir gibi değiştiriyordum meslek hayalimi. Çocukluğum hastanede geçtiği için çocuk doktorluğu veya hemşireliğin bu meslekler arasında olduğunu hatırlıyorum. Hemşirelik sırf keplerini beğendiğim içindi hatta. Bi' ara gazeteci olmak istedim. Öğretmen olmak istediğim zamanları da hatırlıyorum. Mimarlığa taktığım dönemler de oldu. Ama hiç bu kitaptaki çocuklar gibi müteahhit, biyoenerjici filan olmak ya da tekstil işi kurmak gibi hayallerim olmadı.

Peki nooldum? Ekonomi okuyorum. Aklıma gelir miydi? Gelmezdi. Yine de küçükken şimdiki halimi görsem hayal kırıklığına uğramazdım sanırım. Yakında ehliyet alacağım. Üniversiteye gidiyorum. Amerika'da filan okuyacağım. Dizileri filmleri alyazısız izliyorum. İspanyolcaya da başladım. Ohoo 10 yaşındaki halim kesin çok havalı(!) olduğumu düşünürdü.

Çok havalıyım küçük halim. Valla bak.

Not: 20den gün aldım ama hala 18mişim havası yaratıyorum farkettiyseniz. Çaktırmayın, yaşımı küçültme zamanlarım gelmiş demek..

18 Haziran 2009 Perşembe

Oldu canım

En son 5 sene önce oturmuştum o koltuğa. Çektiğim acıları bir ben bilirim. Kasap adam, 3 dişimi acımasızca oyduktan sonra pişkin pişkin "6 ay sonra bir daha gel, diğer 3 dişini de dolduralım" demişti. "Oldu canım" dedim. Dedigim gibi, o gun o koltuğa son oturuşumdu.

Ta ki o gün Bora'nın annesiyle tanışana kadar. Her şey çok münasipti. Bi' kere annemin arkadaşıydı, nazımı çekerdi, hiç kasap gibi de görünmuyordu, üstelik 5 yıl geçmiş, teknoloji ilerlemişti. Ben de eşşek kadar kız olmuştum. Acıyınca söyleyebiliyordum artık. Annem konuyu açınca hayır diyemedim. Vakit gelmişti.

Sonuç olarak seksen kere durdurdum kadını, yok "Bu alet çalışmıyor bi' işe yaradığı yok" demeler, yok pamuk koyunca kusmaya yeltenmeler falan.. En sonunda ilk dolgu tecrübesinde 3 dolgu yaptırmasına rağmen Kasap'ın "Kızın da çok dayanıklıymış" dediği ben, melek gibi kadının 1 dolguyla "Senin bu kızla işin zor valla" dediği insan oldum. Olsun varsın. Gözümden yaş gelmedi en azından.

Bir de dünyanın en tükürüklü insanıymışım ben, bunu farkettim(k).

Ve tabiki bir dişçi klasiği olarak, maceram "O iki dişine de iyi bak, olmazsa 6 ay sonra bir daha gelirsin, bi' bakarız" cümlesiyle son buldu.

"Oldu canım" dedim ben de. İçimden.

16 Haziran 2009 Salı

Liseli vardi ya ah o liseli


Bugun ehliyetten istedikleri belgeleri tamamlamak adina liseme gitmek durumunda kaldim. Kendisinden kurtulup zillerimle birlikte oynamaya basladigimdan beri, ki en son diploma almak icin gitmistim sanirim, bir daha ugrayacagimi sanmiyordum.

Havva Hoca niyeyse ziyarete geldim sandi. Amacimi acikca belirttigim halde istedigim dandik belgeyi vermek icin beni BIR SAAT beklettikten sonra "Sen Nurettin Abi'ne git, o daha iyi bilir" diyen Havva Hoca'yi, adinin duymanin bile tuylerimi diken diken etmeye yettigi Demir Hoca'yi, turlu komplolar kurmak suretiyle lise ogrencileriyle asik atan psikopat hadememizi, tek basina yurumenin turlu laflara ve kornalara yol acitigi okul yolunu, devasa periyodik cetveli.. Kisacasi liseye dair hicbir seyi ozlememisim..

Nurettin Abi: Ogrenci numaran kacti senin?
Ben: Iıı.. Guzel soru.. Hatirlayamadim..
N.A.: Ne cabuk unuttun ben ilkokul numarami bile hatirliyorum bu yasimda.
B: Valla ben de ilkokul numarami hatirliyorum ama liseyi hatirlayamiyorum.. Malum beyin kotu anilari cabuk siliyor..

Okurken de nefret ediyordum, simdi de ediyorum. Birkac istisna disinda(simdi saydim, bir elin parmagini gecmedi) ne adam gibi arkadas edindim oradan, ne de dise dokunur birseyler ogrendim. Hep soylemisimdir, fen lisesinde ogrendigim en faydali sey, kalem cevirmekti. Bir de onca iskencenin ustune ortak alan tercihi yaptim ya, resmen yaniyorum o 4 yila.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Askercilik

Bugun bir kahve fali ugruna, biraz da annemin gonlu olsun diye donemin son 'parali gun'une gittim. Tabi dedikodular, lezzetli pastalar, borekler, kahveler, fallar, caylar, limonatalar guzeldi ama bir yere kadar idare ettim. Bir sure sonra 7 yasindaki erkek cocukariyla birlikte askercilik oynarken buldum kendimi. Bebek olayini da o kadar ozlemisim ki 2 yasindaki Mete beni opsun diye atmadigim takla kalmadi. Gunun sonunda hem cocuklar beni "Simdi biz asker olalim sen de dusman, tamam mi?" diyecek kadar sevmisti, hem de Mete'den opucugumu almistim. Falimi da baktirdim* oh.

Demem odur ki, daha bu sabah konustuk annemlerle yaslanisimi. Farkettim ki bu ayin 24unde 19 yasina girmeyecegim. 19 yili bitirip 20. yasimdan gun alcagim. 20. Evet, kendisi 2 ile basliyor. 2 ile baslayan yastan gun almak evet. 2 ile baslayan yaslara giriyorum, hala ilkokula baslamamis cocuklarla askercilik oynuyorum. 2 ile baslayan yaslardan sonra evin kizi Neslihan gibi "Evde kaldim, karsida bi subay var ama annem hic arastirmiyo keh keh keh" esprileri yapicam diye cok korkuyorum. Ben hep Bora ile askercilik oynamak istiyorum. Popom da salincaga hep sigsin istiyorum. Hazir degilim ben 20li yaslara. Daha degil.

*Fatma Teyze de sahane fal bakiyor yalniz. Istanbul'daki falcilar halt etmis, herseyi bildi vallahi.

12 Haziran 2009 Cuma

553!

Butun gun 5254 kere ziyaret ettim YDY'nin sayfasini. Uyurken bile uykumu bolup "Ozan bi baksana icime dogdu simdi aciklandi bence" bile dedim. Ruyamda 516 puan aldigimi, hatta yaninda da "tanimlanamiyor" yazdigini(!) gordum.

Ama 553 aldim! Gectim! Simdi Haziranin 27sindeki IBT'yi iptal edip, yaz tatili planlarina baslama vaktidir..

10 Haziran 2009 Çarşamba

Remember, you are not allowed to take notes or write in your test book.

Evet, sabah evden erken cikmis salina salina yururken birden karsima haftalardir aradigim ama artik umudu kestigim elbise ciktiginda anlamaliydim gunumun guzel gececegini.

-Pardon, bu lacivert bluzun elbise olani var mi sizde?
-Evet, var (gostererek)
-Peki bunun yesili var mi?
-Var (gostererek)
-Peki bunun smallu var mi? Lutfen var diyin.
-Evvet!
-O zaman ayirtabilir miyim?
-Kapo(!) vermen gerek..
-Ne kadar?

Ve olaylar gelisir..

-------

Bugun, buyuk gundu. Okula gittim. Aslisu ve ailesiyle birlikte tam kapinin onunde sinavin baslamasini bekledim. Iceri alinan ilk 10 kisilik gruptandim. Sinifa ilk giren bendim. Neredeyse teybe en yakin yeri kapan da. Telefonlar toplandi, sinavda su icmemizin yasak oldugu hatirlatildi, sinavda yasamiyor olusumuza dair birkac espri patlatildi, gozetmen hanimlar(ikisi de evet) nedense sadece benim gozlerimin icine bakarak yalnizca calismakta oldugumuz bolumun sorularini cozmemiz gerektigini, aksi takdirede sinavin gecersiz sayilacagini vurguladilar.. Sanki kirli bi gecmisim, kopya cekmeye meyilli bir tipim var. Masumca gulumsedim. Bilmiyorlardi ki butun bolumleri erkenden bitirecektim zaten..

Uyari: Buradan sonrasi tamamen Toefl Pbt deneyimimi icermektedir.


Sinav basladi. Listening hep en iyi yaptigim bolumdur Toefl Pbt'de. Ama bu sefer konsantrasyonda bir miktar zorlandim. Listeningin en kotu tarafi bir soruyu cevaplayamadiginizda, onu takip eden 3 soruda o suruyu dusunmek suretiyle konsantrasyon kaybi yasamaktir. Evet yasadim. Listeningden umutlu degilim. Ama ne kadar kotu olabilir ki?

Structure'a gectim. Sinavdan once sirf structure calistigim icin o kadar gaza gelmistim ki sayfayi actigim saniyeden itibaren, gozetmen aciklama yapiyor olmasina ragmen isaretlemeye basladim. Birkac kere canim sikildiysa da cogunlukla tak tak cozdum hepsini. Baya da erken bitirdim. Emin olmadigim sorulara dondum, birkacini degistirdim. Ve emin olmadigim sorular bitti. Gozumun icine baka baka "diger bolumlere gecmeyin" diye uyardiklarindan ve teybe yakin olayim diye en one oturdugumdan dolayi bu bos sureyi "durarak" degerlendirdim.

Ve en korktugum bolum, reading. Sasirtici bir sekilde, hic olmadigim kadar hizliydim. 3. parcayi bitirdigimde hesaplarima gore 15 dakika artiracaktim! Ama son iki parca ziyadesiyle bayikti. "Vaktim de var nasilsa" diye yaya yaya yaptim. 5 dakikam artti ama artik o kadar dolmustu ki beynim, oturup emin olmadigim sorulari dusunemedim. Bakip, "eh iyi yapmisim zaten" dedim ve yine birkac dakikayi daha "durarak" degerlendirdim. Zira oss gibi degil ki bu meret, "bitirdim" diyip cikamiyorsun.

Sonuc olarak ciktigimda yuzum guluyordu. Cogu kisi de benimle ayni fikirdeydi:

"Iyi gecti yahu, listening biraz zordu, onda batirmazsam gecerim."


Bugun yuzumun guluyor olusunda emegi gecenlerden bahsetmek istiyorum biraz. Taa Beylikduzu'nden sirf beni calistirmak icin kalkip gelen Deniz'e ve telefonda elinden geleni yapan ingilizce ogretmenligi ogrencisi arkadasina, yolladigi reiki ile sinava stressiz ve rahat girmemi saglayan Dilan'a, grameri kotu oldugu halde Msn'de elinden geleni yapan Orhan'a, beni evinde agirlamakla kalmayip sorularimi da cozen Aslisu'ya, anneme, babama ve en onemlisi bu surecte essek gibi calisan kendime tesekkur etmek istiyorum. Bu sinavi gecemesem bile iyi ki variz!

Gunun geri kalani ise koca yaz tatili boyunca cok ozleyecegimden emin oldugum ve cok sevdigim insanlarla gecti. Onlar da ayri ayri iyi ki varlar :)


9 Haziran 2009 Salı

Simdi yatcaz kalkcaz.. Sonra TOEFL!

Yaptigim son denemeden aldigim 576 puanla yarina hazirim ortmenim!!

Oss'den sonra birdaha "buyuk sinav" stresi yasayacagimi sanmiyordum. Deneme cozmek, hocalarin dagittigi fotokopileri cozmek, hepsini bitirip yanlislari kontrol ettikten sonra kalabalik etmesin diye atmak, optik doldurmak, sinav kitapcigi.. Bunlarla uzunca bir sure daha muhattap olmam saniyordum. Simdi Oss'ye calisan arkadaslarim gibiyim. Son denememi yaptim, zirvede birakip yarini umutla beklyiorum. Reiki bile yaptiriyorum kendime. Daha napiyim?

Artik gecmek istiyorum mumkunse.

Simdi sevgili okuyucu, eger bu satirlari okuyor isen sana sormak zorunda oldugum onemli bir soru var.

What does the woman mean?

8 Haziran 2009 Pazartesi

"I'm not feeling well... The pain... It hurts... aaaggghhh..."

Tünay Sağlam
Entered Popmundo 2007-03-03 and died 2009-05-11.She became 32 years old. Tünay has been put to rest at Zentralfriedhof.


Bir gun bugunun gelecegini biliyordum.

Sana yasattiklarim icin, oyuna girmedigimden dolayi kirani odeyemeyip, otelde kalamayip sokaklarda yattigin icin, sosyallesemediginden evde kalip cocuk bile yapamadan oldugun icin, calisip didinip kazandigin tum parayi yanlislikla uyduruk 4 saatlik bir provaya yatirdigim icin, "The melody is GOD SMACKINGLY GLORIOUS and the lyrics are mind melting. The originality of this song is splendid." seklinde tanimlanan bir sarki yazdigin halde hic sahnelerde soyleme firsati bulamadigin icin ve kontratini bile imzaladigin albumunu cikarip tum dunyayi sallayan bir rock star olamadigin icin cok uzgunum.

Huzur icinde uyu.

7 Haziran 2009 Pazar

kedi

Balkona her bakisimda bu ve benzeri goruntulerle karsilasmaktan hoslanmiyorum tabi. Gece ve gunduzleri uyutmayan, kafa dinletmeyen kedi seslerindense hic hazzetmiyorum.



Evet, kedileri sevmiyorum. Ama bu perdemi ne zaman acsam bu ifadeyle ve tek gozuyle bana bakan bu yaratik icin uzulmeme engel degil.

Bloguna kedi fotografi koyan insan da oldum ya.. Hadi bakalim..
Kardesim SBS'ye girdi dun. 83 net yapmis, morali bozukmus. Ne askeri okullar sinavinda, ne ozel okullar sinavinda, ne de SBS'de yaninda olabildim. Simdi de morali bozuk ve yine uzaktayim. Az kaldi, geliyorum.. Tercihlerine yetisicem!
Biri bana taslakta olan bosluklarin gercekte neden olmadigi aciklarsa cok sevinicem.
Edit: Yanlislikla "kedileri seviyorum" yazmisim. Duzelttim. Deli miyim neyim.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Whose sum of whose

Sevgili TOEFL,

Sayende duymadigim ingilizce sacmalik kalmadi. Bugun test edilip onaylanmistir ki, ingilizce ogretmenligi okuyan insanlarin dahi sacma buldugu cumlelerden sual ediyorsun bizleri. Bugun o cevabi "whose sum of whose" olan soruyu sordugum dorduncu kisi de ayni "whose sum of whose ne ya?" tepkisini verdi. Sanirim artik yapabilecegim hicbir sey yok. Kucuk kagitlarimi aldim. Structure'i birakip pasa pasa kelime calismaya basliyorum.

400 must have words for the TOEFL.. Yine..

3 Haziran 2009 Çarşamba

30M

Dun ogrenci islerinin onunde beklerken kapiyi acmak uzere yanima gelip "sen ne bekliyorsun burada? 30M buradan gecmiyor. keh keh keh." diyen 'ogrenci isleri'ci amcaya selamlarimi yolluyorum buradan.